Dünyanın çeşitli yerlerinde milyonlarca insan şiddet ve zulüm sebebiyle yerlerinden edilmiş durumda. BMMYK Küresel Eğilimler Raporu'na göre, 2019 yılında evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısı 79,5 milyona ulaştı. Rapora göre, Türkiye yüzde 92'si Suriyeli olmak üzere toplam 3,9 milyon yerinden edilmiş insana ev sahipliği yaparak, bu alanda dünya sıralamasındaki birinciliğini 2019'da da sürdürdü. Suriye iç savaşı sonucunda milyonlarca mülteciden biri olan, hayatından, evinden ve okulundan uzaklaşmak zorunda kalan Mira Kısacık ile röportaj yaptık.
Mira Kısacık 27 yaşında, evli ve bir çocuk annesi. Halep Üniversitesi'nde 2 yıl Matematik okuduğunu, savaş sebebiyle bırakmak zorunda kaldığını ifade eden Mira, matematiği çok sevdiğini, savaştan önce ortaokul ve lise öğrencilerine özel dersler verdiğini aktarıyor. Savaştan önce babası ticaretle uğraşan Kısacık, annesinin öğretmen olduğunu, toplamda 5 kardeş olduklarını anlatıyor.
Mira
Suriye’deki günlerini şu sözlerle aktarıyor:
“Biz
Halep'in yerlileriyiz, savaş başlamadan önce Halep'te oturuyorduk. Babam Halep
ile Beyrut arasında tekstil ticareti yapıyordu, orada küçük bir evimiz vardı
sürekli Beyrut'a gidip geliyordu. 2006 yılında Lübnan Savaşı başlayınca babamın
işleri olumsuz etkilendi. Bizim hayatımız Suriye savaşı başlamadan 5 sene önce Lübnan
Savaşı’yla zorlanmaya başlamıştı. Bu dönemde ben ve ablam lise öğrencisiydik
babama destek olmak için özel dersler vermeye başladık. Bu derslerden
kazandığınız paraları hiç kendimize ayırmadık her zaman aile bütçesine yardımcı
olduk, başka gelir kaynağımız yoktu çünkü. Hayat standartlarımızda bir
değişiklik olmasın, kardeşlerimiz iyi bir hayat yaşasınlar diye elimizden
geleni yaptık.”
“Esad
Rejimi Halka Füzelerle Saldırdı”
“Arap
Baharı sırasıyla Tunus, Libya, Mısır’dan sonra Suriye’de patlak verdi. İlk
isyanlar
“Mahallemizde
Futbol Oynayan Çocuklara Füze Atıldı”
“Biz ilk
defa TV’de ‘Halep’ ismini duyunca korkmaya başladık, çünkü daha önce
Filistin'i, Irak’ı Afganistan’ı duyardık. Halep’in üzerinde füzeler gezmeye ve
şehri talan etmeye başladığı zaman insanlar Halep'i terk etmeye başladı. Fakat
babam ‘ben evimi bırakmam’ diyordu ta ki mahallemizde futbol oynayan çocukların
üzerine füze atılana kadar. Kan, ölüm kokusu, her yerde ambulans.. Biz ölümden
kaçmak istedik. Teyzem Halep'in diğer yarısında, Esad’ın kontrolündeki güvenli
bölgede oturuyordu onun ısrarı üzerine iki üç günlüğüne ona gitmeye karar
verdik. Fakat biz orada kalırken muhalifler evimizin etrafını iyice sardı, 3 ay
kadar teyzemde kalmak zorunda kaldık. Geçen 3 ayın sonunda evimize dönmeye
karar verdik, teyzemin bir şikayeti yoktu ama daha fazla yük olmak istemedik. Babam:
‘Evimize dönelim öleceksek de orada ölelim.’ diyordu.”
“Büyük Bir Mezarın İçindeymişiz Gibi Hayattan
Soyutlandık”
“Evimize
döndüğümüzde bu bölge harap durumdaydı etrafta adeta ölüm sessizliği vardı,
iğne atsan yere düşme sesini duyardın. Esad elektrik ve suyu kesmişti, market,
manav, fırın hiçbir şey yoktu. Evimize girdiğimizde çok berbat bir halde bulduk
fareler her yeri sarmıştı, elektrik olmadığı için buzdolabından berbat bir koku
geliyordu evi bu halde görünce yıkıldık iki gece sadece ağladık. Daha sonra
kalkıp derin bir temizlik yaptık. Biz bu şekilde evde yaşamaya başladığımızda
etrafta tek bir komşu tek bir insan, hiçbir şey yoktu. Telefon, televizyon,
internet hiçbiri yoktu, adeta gerçek dünyadan soyutlanmış bambaşka bir alemde
yaşıyor gibiydik. Sanki büyük bir mezarın içindeymiş gibi.”
“Elektrik
ve Su Olmadan Bir Yıl Yaşadık”
“Zamanla
evde bulunan bütün malzemeler bitti sadece irmik kalmıştı, kahvaltıda ve akşam
yemeğinde irmik helvası yapıp bunu yiyorduk. Bazı geceler aç yatıyorduk,
karnımızın üzerine bir bez bağlar ve o şekilde uyumaya çalışırdık. Açlıktan çok fazla kilo verdik. Bir süre
sonra gözlerimde şiddetli ağrılar başladı çünkü elektrik yoktu, evimiz 1.
kattaydı ve güneş görmüyordu, günde sadece 2 mum kullanabiliyorduk mumlar
bittiğinde uyumak için odamıza geçiyorduk. Bu şekilde elektriksiz ve susuz bir
sene yaşadık su sadece haftada bir gün geliyordu, o da buz gibiydi bu şekilde
banyo yapıyorduk ve çamaşırlarımızı yıkıyorduk. Bazen aynaya baktığımda
dudaklarımın mosmor olduğunu görüyordum fakat buna da şükür diyorduk, en azından haftada bir gün su var ve banyo
yapabiliyoruz. Bir yıl boyunca hiç dışarıya çıkmadık çünkü burada DEAŞ
askerleri boy göstermeye başladı.”
“Mum
Işığında Kitap Yazdım”
“Bu süre
boyunca yapılacak en iyi şey kitap okumaktı, evimizde büyük bir kitaplık vardı.
Burada hem dini kitaplar hem de genel kültür ve edebiyat kitapları bulunuyordu.
Her gün neredeyse bir kitap bitirirdim, sürekli Kur’an-ı Kerim okurdum. Aslında
hayatımın en verimli günleriydi. Bu süreçte hayatta en sevdiğim uğraş olan
matematikle de uğraştım. Daha sonra çok işime yarayan bir kitap yazdım. Bu
kitap konu anlatım ve problemlerden oluşan bir matematik rehberiydi, yazmam tam
6 ay sürdü. Kitabımın en son sayfasına ‘Bu kitap mum ışığında yazılmıştır.’
yazdım.”
“Daha sonra
halk yavaş yavaş Halep'e dönmeye başladı ve mahallemizde bir gün fırın açıldı
hepimiz çok mutluyduk fakat fırına füze girdiği için tüm unlar cam parçaları
ile doluydu, bu halde bile olsa ekmeği alıyorduk başka çaremiz yoktu. Ekmeği
yerken ağzımıza cam parçalarının geldiğini hissederdik. Daha sonra zamanla
bakkal ve manav da açıldı, hayat biraz olsun normale dönmeye başlamıştı.
Halep'teki insan sayısı arttıkça muhalifler bir okul açmaya karar verdiler.
Matematik öğretmeni aradıklarını duyurdular, ben burada öğretmen olmayı çok istiyordum
fakat babamı ikna edemedim. Bir gün babama herkesin durumunun iyi olduğunu
fakat bizim çok zor bir hayat yaşadığımızı bu işin maaşının gayet güzel
olduğunu söyledim ve en sonunda babamı ikna ettim. Okulla görüştükten sonra
öğretmenliğe başladım, yeniden çok mutluydum çünkü hayatta en sevdiğim şeyi
yapıyordum; öğretmenlik. Okula gideceğim ilk gün çok heyecanlıydım sanki
müebbetten kurtulmuş bir insan gibiyim. Gerçekten çok iyi maaş alıyordum,
okuldan arta kalan zamanlarda öğrencilere özel ders veriyordum bu şekilde çok
fazla para biriktirdim. Evde kaldığımız süreçte yazdığım matematik
rehberini bir kırtasiyeyle anlaşıp çoğalttım ve satın almak isteyen
öğrencilerime cüz’i bir miktarda olsa sattım, buradan da bir gelir sağlamış
oldum.”
“Antakya’da
Pasaportlarımızı Göstererek Türkiye’ye Giriş Yaptık”
“Bir gece
evde otururken evimize füze atıldı, bundan birkaç zaman önce pasaportlarımız
çıkmıştı hal böyle olunca biz de Türkiye’ye gitmeye karar verdik. Fakat Türkiye
ile alakalı babamın aklında çok fazla soru işareti vardı bunun için Türkiye'de
yaşayan kuzenimizle iletişim geçtik. Kuzenim bize çok güven verici konuştu,
yaşadığı yerde sanayi olduğunu çok fazla iş gücü olduğunu, kiraların ucuz
olduğundan bahsetti bu şekilde babam Türkiye'ye gelmeye ikna oldu. Biz dayımızı
da yanımıza alarak bir araba kiralayarak sınıra doğru yola çıktık.
Kiraladığımız arabayla Antakya'ya kadar geldik Antakya'dan yasal yollarla
pasaportlarımızı göstererek Türkiye'ye giriş yaptık. Yola çıkmadan önce
iletişim kurmada ihtiyacımız olan Türkçe kelimeleri bir kağıda yazmıştım, bu
sayede kendimizi rahatça ifade edebildik.
Bursa'ya
vardıktan sonra ev tutana kadar kısa bir süre kuzenimizin yanında kaldık. Daha
sonra küçük bir ev kiraladık fakat ev çok eskiydi ve hiç eşyamız yoktu. Eve
yerleştiğimiz gün komşularımız ve bazı iş adamlarının yardımıyla evimizi
düzmeye başladık. Her gün komşularımız ziyarete geliyorlardı, bize çok samimi
ve içten davrandılar.”
“Türkiye’de
Suriyeli Öğrencilere Dersler Verdim”
“Bursa'ya
taşındığımız hafta evimize en yakın camide verilen Kur'an derslerine dahil
oldum burada eğitimim iyi olduğu için gönüllü olarak öğretmene yardımcı
oluyordum. Bu sayede Türkçe’mi epey geliştirdim. Bir gün Suriye'den tanıdığım
bir arkadaşım bana ulaştı ve belediyede bir işinin olduğunu fakat Türkçe’yi
bilmediği için iletişim kuramadıklarını söyledi. Ben de arkadaşıma yardımcı olmak için onunla
beraber gittim. Hatta eşimle de bu sayede tanıştık. Bu süreçte Suriyeli
çocuklar henüz devlet okullarına kabul edilmiyorlardı onların evde çok
sıkıldığını ve eğitimsiz kaldıklarını fark ediyordum bu yüzden belediyeye
Suriyeli çocuklara eğitim vermeyi amaçlayan bir proje teklifinde bulunduk.
Projemiz kabul edildi, 15 öğrenci ile eğitime başladım. Belediye bünyesinde onlara matematik, dini
ilimler, Türkçe, İngilizce ve Arapça dersleri veriyordum.”
“Türkiye’de
Zaman Zaman Irkçı Saldırılara Maruz Kalıyorum”
“Dış
görünüş itibariyle Türklere benzediğim için çok ciddi bir ırkçı saldırıya maruz
kalmadım fakat 3,5 sene önce bir gün markette alışveriş yaparken kendi aramızda
Arapça konuşuyorduk ve bir kadının sözlü saldırısına maruz kaldık. Yine doğum
yapacağım zaman devlet hastanesinde benzer bir durum yaşadım. Telefonum alındı,
saatlerce tek başıma ameliyathanede bekletildim ailemden tek bir kişi bile
yanıma alınmadı. Daha sonra imza atarak oradan ayrıldım ve doğumumu özel bir
hastanede gerçekleştirdim. Suriyeliler genel olarak Türkiye’de çalışma şartları
bakımından çok fazla haksızlığa maruz kalıyorlar. Sigortaları yapılmıyor,
değerinin çok altında maaşlarla çalıştırılıyor ve bazen maaşlarını bile
alamıyorlar. Çevremde bu tarz sıkıntılar yaşayan çok fazla insan var.”
Bize zaman
ayırdığınız için çok teşekkürler..
Yorumlar
Yorum Gönder